Main » 2010»NİSAN»30 » 1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA(İŞÇİ BAYRAMI) GÜNÜ KUTLU OLSUN.
7:21 PM
1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA(İŞÇİ BAYRAMI) GÜNÜ KUTLU OLSUN.
YAŞASIN 1 MAYIS
Sanıkların çoğu asıl
failler değil... Yıl: 1977... Yer: Taksim... Gerçekleştirilen
provokasyon sonucu 34 kişi öldü, 126 kişi yaralandı... Dehşet verici
katliam, "Sanıkların büyük çoğunluğu asıl failler değil” diyen savcılar
tarafından sorgulanamadı bile... Aradan 33 yıl geçti. Dönemin
politikacıları muhalefetteyken "Bu olayın ardında Amerikalıların da
bulunduğu gizli örgütler var” demelerine rağmen, iktidara geldiklerinde
araştırma ve soruşturma emri vermeye yanaşmadı.... Neden? Olay soruşturulmadan kapatıldı 34 ölü, 126 yaralı...
DİSK’in 1 Mayıs 1977 Taksim mitingi böyle sonuçlanmıştı... Bu kanlı
olay üzerine o zaman muhalefette olan Bülent Ecevit, Cumhurbaşkanı Fahri
Korutürk’e yazdığı 7 Mayıs 1977 günlü mektubunda olayı "gizli bir
örgüt” ün düzenlediğini belirtiyor ve diyordu ki: "... . Söz konusu
örgüt, gerilla ve kontrgerilla savaşları için ve her türlü yer altı
faaliyeti için planlar yapar ve insan yetiştirir... . gizlilik içinde
çalışır, demokratik hukuk dışındadır... . 1974’te kadar Amerikalılar’dan
gizli destek görürdü, Amerikan asker heyetiyle aynı binada çalışırdı...
. Bu örgütte iyi niyetli kimselerin dışında siyasî düşünceleri yönünden
yurt savunması için gördükleri eğitimi Türkiye’deki şiddet eylemlerinde
kullanabilenlerin bulunabileceği güçlü olasılıktır... .” Demirel’den
Ecevit’e uyarı Yine Ecevit, İzmir’de Konak Alanı’nda
yaptığı konuşmada: "Devlet içinde fakat demokratik hukuk devletinin
denetimi dışındaki bazı örgütler gün yitirilmeksizin kontrol altına
alınmalıdır. Kontrgerilla hareket halindedir, 1 Mayıs’ta parmağı
vardır.” diyecekti. Ecevit, aynı Taksim Alanı’nda olaydan 1 ay sonra 3
Haziran 1977’de düzenlenen CHP mitinginde konuşacaktı. O sırada
başbakan olan Süleyman Demirel, 2 Haziran’da Bülent Ecevit’e GİZLİ
kayıtlı bir yazı gönderdi. Bu yazıda miting günü Ecevit’e uzun namlulu
ve dürbünlü bir tüfekle suikast girişiminde bulunacağı istihbaratının
alındığı bildirildikten sonra aynen şöyle devam ediyordu: "... . 1
Mayıs 1977’de Taksim Meydanı’nda vukua gelen olaydan cesaret alan, iç
barışı büyük ölçüde sarsabilecek kanlı tertiplere karar veren ve ayrıca 5
Haziran 1977 tarihinde yapılacak olan seçimlerden bir fayda ummayan,
seçimlerin yapılmasını arzulamayan veya seçimlere gölge düşürmek isteyen
illegal-komünist örgütlerin yanı sıra, memleketimizi iç meselelerle
uğraştırmak isteyen YABANCI KURULUŞLARIN VE ULUSLARA RASI TEDHİŞ
TEŞEKKÜLLERİNİN muhtemel suikast ve sabotaj eylemleriyle özellikle
vazifelendirilmiş kimseler tarafından yapılmak istendiği alınan haberler
arasındadır.” Ne ki, 5 Haziran’daki seçimleri CHP kazandı ve Ecevit
başbakan oldu, ama olayın aydınlatılması için hiçbir şey yapmadı.
Arkasından Demirel başbakan oldu, o da öyle. Oysa Demirel, 18 Kasım 1990
günlü Nokta dergisinde yayınlanan açıklamasında diyecektir ki: "Sayın
Evren şunun hesabını vermek zorundadır: 13 Eylül günü duran kan, 11
Eylül günü niye akıyordu? Hayır Efendim! Verdiği cevaplar da kurtaramaz
kendisini. Kendisi daha iyi biliyor niye durmadığını o kanların. Kanlar
akıyordu, çünkü Sayın Evren’in Çankaya’ya çıkması gerekiyordu. Bu
ithamla karşı karşıyadır. Yani Evren Çankaya’ya çıksın diye 11 Eylül
günü o kanlar akıyordu.” Deliller değerlendirilmedi Adlî soruşturmaya
gelince: İddianamenin yazılması, temize çekilmesi için gereken süre
dahil topu topu 28 günde "soruşturma” bitirilip kamu davası açılacaktı.
Bu, dünya adalet tarihinde bir rekordu ve Cumhuriyet Savcılığınca hiçbir
soruşturma yapılmamış, olayın aydınlığa kavuşturulması için hiçbir çaba
gösterilmemiş olması demekti. Gerçekten de, ayrıca belirtecek olduğum
ipuçları ve delillerden hiçbiri değerlendirilmediği gibi örneğin: Hiçbir
işlem yapılmadı - Yaralıların durumları izlenmemiş,
içlerinden aldığı yaralar yüzünden ölen olup olmadığı araştırılmamış,
kesin ya da hiç olmazsa geçici raporları alınmamıştı, n Ele geçirilen
tabancalarla ve 2000’e yakın mermi çekirdeği ve kovanla ilgili
ekspertiz raporları alınmamış, mermilerin bu tabancalardan ateşlenip
ateşlenmediği, başka silahların kullanıp kullanılmadığı
araştırılmamıştı, - Olay öncesinde, sırasında ve hemen sonrasında
çekilen fotoğraflar ve filmler incelenmemiş, silahla ateş ederken
fotoğrafları çekilen ve yüzleri açıkça görülen kişilerin bu fotoğrafları
polis arşivlerinde bulunanlarla karşılaştırılmamış, bunların kim
oldukları araştırılmamıştı, - Görevlilerden kimlerin kusur, ihmal ya
da kasıtları bulunduğu, iddianamenin 36. ve 39. sayfalarında bazı kamu
görevlileri açıkça suçlandıkları halde bunların kim oldukları ve ne
yaptıkları belirtilmemiş ve haklarında hiçbir işlem yapılmamıştı, - Polis
telsiz konuşmaları değerlendirilmemişti. Dehşete düşüren
sözler Kaldı ki, iddianamenin 20. sayfasında insanı dehşete
düşürecek şu sözlerin yer aldığını görüyoruz: "Kamu vicdanında ve
evrensel adalet duygusunda mahkum edilen 1 Mayıs kıyımı ile ilgili
açılan bu davada sanıkların küçük bir bölümü yüce adaletin önüne
çıkarılmış bulunmaktadır. Bu büyük ve kanlı facianın tertipçisi,
uygulayıcısı yurt ve insanlık düşmanı asli failler ergeç tespit edilecek
ve tarihin ve şaşmaz adaletin önüne çıkarılıp hüküm giyeceklerdir.” Neymiş? - Haklarında
dava açılanlar sanıkların küçük bir bölümü imiş... - Bunlar da "asli
failler” değilmiş... - Aslî failler ergeç tarihin önüne
çıkarılacakmış... Bir kanlı tertibin gerçek faillerinin tarihe havale
edildiğini ikrar ve itiraf eden ilk ve son iddianame bu iddianame olsa
gerektir!... Garibanlar yakalanır! O günden bu
yana aslî faillerin "şaşmaz adalet”in önüne çıkarılması için hiçbir şey
yapılmış değil. Davaya bakan İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerek
savcılığa ve gerekse emniyete yazdığı ve aslî faillerin bulunmasını
isteyen ve bu konuda ne yapıldığını soran ısrarlı yazılarına tek bir
yanıt bile verilmedi. Ya ne yapıldı? Bu konuda görüş bildirip istekte
bulunan ve soruşturmanın eksikliklerinin tamamlanmasını isteyen duruşma
savcısı görevden alındı! Pekiyi, haklarında dava açılanlar kimlerdi
diye soracak olursanız, onun yanıtını soruşturmayı yürüten Cumhuriyet
Savcılarının başı olan Muhittin Cenkdağ olaydan 10 yıl sonra Hürriyet
muhabiri Gündüz İmşir’e yaptığı şu itirafta buluyoruz: "Silahlılar
yakalanır mı? Garibanlar yakalanır. Dolmabahçe Meydanı’ndakiler,
şuradakiler, buradakiler yakalanıp getirildiler.” Amerikalı "asli failler” ne oldu? Konunun daha iyi
anlaşılması için ve yeri gelmişken Muhittin Cenkdağ ve ekibinin olayı o
tarihte bildikleri ama üzerinde her nedense durmadıkları bir yönünü
şimdiden belirtmek gerekiyor. Sonradan The Marmara adını alacak olan ama
o zamanki adı Intercontinental olan Taksim Alanı’ndaki otele o gün hiç
müşteri alınmaması gerektiği yetkililerce ilgililere bildirilmiş
olmasına karşın, bakın Cenkdağ, Barış Yetkin’in TV 8 için hazırladığı
belgeselde ne diyor: "Ben THY’ye yazı yazdım, oradan bir cevap
geldi. Olaydan bir gün evvel bir uçak dolusu heyet gelmiş İstanbul’a.
Polis raporuna göre o gün Yeşilköy’deki bir otelde yer tutmuşlar. Ama
onlar geliyorlar ve otele giriyorlar.” Cenkdağ, Hürriyet muhabiri
Gündüz İmşir’e de daha önce şöyle demiş bulunuyor: Yoruma
gerek var mı! "Bu arada Inter’de 2-3 gün evvel bütün
rezervasyonlar iptal ediliyor. Fakat ne olduğu belirsiz bir grup, ben
onun havayollarından listesini getirttim, aynı gün geliyor ve aynı gün
olayları takiben Türkiye’yi terk ediyor. Bunlar kim? İsimlerini aldım,
bir sürü ecnebi ismi. Ama gerçek ismi değil.” İyi de, polis telsizi,
2.bant, çözüm s.1’de şu konuşma yer almaktadır: "-Havalimanına
soralım gelecek misafirlerin saati belli oldu mu? -Merkez 144
anlaşıldı. .... -132. -132 dinliyorum. -Havalimanına
soruldu. Misafirlerin saat 14.00’de geleceği söylendi.” Herhangi bir
yoruma gerek yok sanıyorum.
Oyun Mods - Euro Truck Simulator 2 Extreme Trucker 2 Farming Simulator 2011 GTA 5 Web sitemizde bulunan dosyalar tamamen alıntıdır.Hiçbir şekilde Oyun Mods sorumlu tutulamaz.Bu siteye giren herkes sitemizin kuralların kabul etmiş olur.Ayrıntılı bilgi için;oyunmods_@windowslive.com