İstanbul Ticaret Odası (İTO), Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1927
yılında Cumhuriyet Halk Fırkası 2’nci Kurultayı’nda TBMM’de okuduğu ve
ilk basımı Osmanlıca yayınlanan Nutuk’un tıpkı basımı ve Türkçesini
yayınladı. Tıpkı basım Nutuk'la birlikte Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda
kullandığı haritalar da okurla buluşuyor.
İŞTE ATATÜRK'ÜN SAVAŞ HARİTALARI
Bugüne
kadar hazırlanan pek çok nutuktan farklı olan İTO’nun yayını,
Atatürk’ün kontrolü altında çıkan ilk nüshanın tıpkı basımı ve
Türkçesinin birlikte basılmasıyla bir ‘ilk’ özelliği taşıyor. Kitapta,
Atatürk’ün kullandığı 10 harita da yer alıyor. Haritalarda Atatürk'ün
savaş taktikleri ve savaşı nasıl yönettiği açıkça görülüyor.
ORİJİNALİNİ
NEDEN OKUMALI?
Atatürk’ü daha iyi anlamak için onu
orijinal kaynaklardan okumak gerektiğini söyleyen İstanbul Ticaret Odası
Başkanı Murat Yalçıntaş, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusudur ve bugün varsak onu sağlayan en önemli
tarihi şahsiyet şüphesizdir ki odur. Yarını doğru inşa etmek için de
onun fikirlerine her türlü saptırmadan, yanlıştan ve yönlendirmeden
azade şekilde ulaşmak çok önemli. Biz bu nedenle Nutuk’u
‘tıpkıbasım-çevrimyazı’ olarak bastırdık” dedi.
İTO Müşavirleri
Şefik Memiş ve İsmail Şen tarafından hazırlanan "Nutuk Gazi Mustafa
Kemal Tarafından” adlı eserin akademik danışmanlığını Doç. Dr. Erhan
Afyoncu ve Yrd. Doç. Dr. Recep Ahıshalı yaptı.
3 AYDA
HAZIRLADI
Atatürk’ün 3 ayda hazırladığı Nutuk,
1919-1927 arasındaki olayları konu alıyor ve savaşları, siyasi
gelişmeleri, devrimleri belgelerle anlatıyor. Atatürk, yazım sırasında
22-23 Mayıs 1927 gecesi bir kalp spazmı geçirdi.
Falih Rıftı Atay
Atatürk’ün Nutuk’un yazımındaki temposunu şöyle anlatıyor: "Nutuk’u
Çankaya Köşkü’nde yazmaktaydı. Bu köşk, üç oda bir salon eski bir bağ
eviydi. Yağmur yağınca tavanı akardı. Akan yerlere leğenler konmuştu.
Akmayan köşeye konan bir koltuğa oturmuş, yanı başında su dolu bir
leğen, elindeki pamuğu suya batırıp gözüne örtüyordu, Yorgunluktan
gözlerini açamaz hale gelmişti. Yaverler 8 saatte bir değişiyor ama o
yerinden kımıldamıyordu.”
Yeniden
Samsun’a çıkmak! Bugün 19 Mayıs! Bütün Türk Milleti için
mutlu bir gün! Milli Mücadele’nin işaret fişeğinin yakıldığı gün!
Kurduğu cumhuriyeti yaşatma bilinci versin diye Atatürk’ün Türk
gençliğine bayram olarak hediye ettiği bir gün! Peki ya 18 Mayıs 1919!
Veya 18 Mayıs 2010! Nasıl bir Türkiye’de yaşıyoruz? Atatürk Samsun’a
çıktığı gün, durumu özetledikten sonra "Farkında olmadığı halde, başsız
kalmış olan millet, karanlıklar ve belirsizlikler içinde olup
bitecekleri beklemekte. Felâketin dehşet ve ağırlığını kavramaya
başlayanlar, bulundukları çevreye ve alabildikleri etkilere göre
kendilerince kurtuluş çaresi saydıkları tedbirlere başvurmakta. Ordu,
ismi var cismi yok bir durumda” diyordu. Kurtuluş çaresi arayanlar
ise İngiliz himâyesi, Amerikan himayesi istemekte, bazıları da bölgesel
çözümler üretmekteydi. Atatürk’e göre "Türk ata yurduna ve Türk’ün
istiklâline saldıranlar kimler olursa olsun, onlara bütün milletçe
silâhla karşı koymak ve onlarla çarpışmak gerekiyordu...” Ya
bugün? Türk ata yurdunun her köşesi ekonomik olarak bilfiil işgal
edilmiş değil midir? Bütün ordular dağıtılmış olmasa bile en kritik
görevlerde bulunan subaylar, 70’er 70’er gözaltına alınmakta değil
midir? Ülkenin sinir sistemi olan haberleşme sistemi, bütün limanları
satılmış değil midir? Dolaşım sistemi olan bankalar ve borsa
yabancıların elinde değil midir? Maden yasası ve petrol yasası ile yer
altı servetleri de yabancılara devredilmiş değil midir? İkiz Yasaların
kabulü ile elde kalan milli servetin etnik gruplara bölüştürülmesi,
böylece milletin ekonomik birlikteliğinin parçalanmakta olduğu bir
gerçek değil midir? Solunum sistemi olan medya, artık yabancı sermayenin
kontrolünde değil midir? İktidarın başında bulunan zat, Amerika’nın
Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanı değil midir? 1 Mart 2003 günü,
Mersin’den Hakkari’ye uzanan Türk topraklarını 61 bin 750 Amerikan
askerine işgal ettirmeyi, Samsun ve Trabzon Limanları ile bütün
havaalanlarını Amerikan ordusuna devretmeyi öngören tezkere, bugünkü
iktidarın tezkeresi değil miydi? Millet fakrü zaruret içinde, olan
biteni anlamaya çalışırken, bütün bu işgal operasyonunun mimarları,
mızraklarının ucuna Kur’an sayfaları geçirmiş Muaviye ordusu gibi halkın
dini duygularını istismar etmedi mi? ABD’nin 21 yüzyıldaki en
önemli stratejik girişiminin "İslam dünyasında reform” olduğu ve
Türkiye’nin bunda büyük rol oynayabileceği resmen açıklanmadı mı? Bu
projeye göre Türk gençlerinin önemli bir bölümü, Hasan Sabbah
modeliyle, tasarlanmış Amerikan İslâmının fedaileri haline getirilmedi
mi? Amerikan solu Bütün bunlar yetmedi! Şimdi işgal
tezkerelerine direnmeyecek, tarım arazileri dahil vatan topraklarının
yabancılara satışına karşı çıkmayacak, devletin kuruluş felsefesinin,
hatta rejimin değiştirilmesine onay verecek bir Amerikan solu
tasarlanıyor! Onun için CHP üzerinde içten de destekli iğrenç bir
operasyon uygulanıyor! Mesele, Deniz Baykal’ın şahsi meselesi değildir!
Mesele, Amerikan hegemonyasına direnen bir CHP istenmemesi, milletin
vicdanında ve genetik yapısında bulunan bu direnci bütün parti
mensuplarının siyasi iradesi haline getirmeye çalışan bir liderin
tasfiye edilmesidir. Geleceksizsiniz Türk gençliği!
Amerikan İslâmına, Amerikan soluna, Amerikan güdümlü sözde
milliyetçiliğe razı olmayacaktır. Nitekim bugün üniversitelerdeki
Atatürkçü Düşünce Toplulukları, Türkiye genelinde 19 Mayıs Gençlik
buluşmaları düzenledi. Bildirilerinde bütün Türk gençliğine hitaben
"Geleceksizsiniz!” diyorlar! Mesaj şu; Yeni emperyalist saldırıya
karşı tutumunuz geleceğinizi belirleyecek. O halde gelecek sizsiniz!
Seyrederseniz hiçbir geleceğiniz yoktur! Ey CHP’liler! Partinizin
Amerikan eksenine girmesini seyrederseniz, Türkiye’nin geleceğini yok
etmiş olacaksınız! Ey Türk gençliği! Yapman gereken, yeniden
Samsun’a çıkmak, bütün partileri Türkiye’nin kuruluş felsefesinde
bütünleştirmektir. Büyük Türkiye ancak böyle kurulabilir.
Arslan BULUT |